
Yazmak, insanın iç dünyasını keşfetme yolculuğudur. Kelimeler bazen coşkuyla dökülür, bazen ise ağır aksak ilerler. İlham dediğimiz şey bazen bir ışık gibi gelir bazen de uzun süre uğramaz. Basit bir konuda bile bazen saatlerce bazense günlerce düşündüğümü ve tek bir cümle yazamadığımı biliyorum. Ancak gerçek bir yazar bilir ki ilham beklemek yerine, ona giden yolları inşa etmek gerekir. Yaratıcılığı beslemek ve motivasyonu kaybetmemek için sürekli bir keşif içinde olmak şarttır. Öncelikle iyi bir yazar olmanın yolu, iyi bir okuyucu olmaktan geçer. Farklı türde kitaplar okumak, yeni anlatım biçimleri keşfetmeyi, kelimelerin farklı tınılarını duymayı sağlar. Kimi zaman bir klasik roman, kimi zaman bir şiir dizesi ya da gazetedeki bir haber bile yepyeni hikâyelerin kapısını açabilir. Ancak okumanın ötesinde, dünyayı farklı açılardan görmek de gerekir. Sanatın her alanı yazıya ilham verebilir. Resimlerdeki renklerin, müzikteki melodilerin ve sinemadaki sahnelerin bir yazının dokusunu nasıl zenginleştirdiğini görmek mümkündür. Tiyatroda bir karakterin sahnede nasıl var olduğunu izlemek, bir hikâyeye karakter yaratırken büyük bir rehber olabilir.
Gözlem yapmak da yazarlığın ayrılmaz bir parçasıdır. İnsanları izlemek, konuşmalarına kulak vermek, bir mekânda geçen olayları fark etmek, detayları yakalamak yazıya gerçeklik katar. Bir kafede oturan yalnız bir adamın yüzündeki ifadeyi anlamaya çalışmak, sokakta yürüyen çocukların neşesini hissetmek ya da bir pazar yerinde satıcıların telaşına kulak vermek, yazıya hayatın içinden kesitler eklemeye yardımcı olur. Günlük tutmak da yaratıcılığı besleyen en güçlü alışkanlıklardan biridir. Günlük yazmak, düşünceleri düzenlemek ve özgürce kelimelerle oynamak için güvenli bir alan sunar. Kimi zaman bilinç akışıyla yazmak, kimi zaman belirli bir konu hakkında yazı denemeleri yapmak, yazının gelişimini gözlemlemeyi sağlar.
Elbette her zaman kelimeler kolayca akmaz. Motivasyonu kaybetmemek için bir yazma rutini oluşturmak faydalıdır. Bazıları sessizlikte yazmayı sever, daha iyi motive olacağını düşünür. Bende süreç biraz farklı işliyor. Sevdiğim müzikleri dinledikten ve X platformuna yaklaşık 10 dakika ayırdıktan sonra hemen yazma eylemine geçebiliyorum.
Kimi zaman iç sesin “Bu iyi değil” diye fısıldaması motivasyonu düşürebilir ama önemli olan, yazmaya devam etmektir. Çünkü yazmak, her gün yeniden başlamayı gerektirir. Elbette yazmaya başlamam demek “bu yazı tamam” demek de değildir. Çünkü işin özü yazma eylemine hazır olmaktır. Sonrasında ise gerçekten yazabilmektir.
Bazen en büyük ilham, günlük hayatta gizlidir. Bir şehrin sokaklarında yürürken duyulan bir cümle, sürekli duyduğun ama bir kelimesine ya da bir cümlesine takılıp kalarak da yazmaya başlayabilirsin. Geçmiş anılar da güçlü birer ilham kaynağıdır. Çocuklukta yaşanan küçük bir anı, geçmişte tanışılan biri ya da unutulmaz bir anın zihinde yeniden canlanması, yazıya anlam katar. Tarih, mitoloji, halk hikâyeleri, rüyalar bile yazarlık yolculuğunda keşfedilecek eşsiz kaynaklar sunar. Elbette en önemlisi de neyle ilgili yazacağındır. Az önce bahsettiğim faktörler genel geçer örneklerdendi. Ancak bir çocuk kitabı yazma niyetindeysen bir çocuk gibi düşünmen gereklidir. Çünkü çocukların hayal dünyası gerçek ve hayali ayırt etmez ve her olağanüstü durumu da gerçek gibi algılayıp o hayalde yaşayabilirler. Yazma isteğin eğer kalbinde, yazabilirsin. Öncelikle neyle ilgili yazmak istediğine karar vermen gerekir. Sonrası zaten kendini beslediğin sürece çorap söküğü gibi gelecektir.
Zeynep Gül ALTUN
Metin Yazarı