
Günümüzde markalar, yalnızca görünmekle yetinmiyor; hissedilmek, deneyimlenmek ve
unutulmaz olmak istiyor. Artık bir reklam kampanyası kadar etkili olan şey, tüketicinin o
markayla birebir yaşadığı özel bir an. İşte bu yüzden “deneyimsel etkinlikler” sadece etkinlik
departmanının konusu değil; başlı başına bir kreatif süreçtir. Peki markalara özel bu
deneyimsel etkinlikler nasıl kurgulanır?
İçgörü Olmadan Etkinlik Olmaz
Her şey bir soruyla başlar: Hedef kitlenin hayatında nasıl bir yere temas ediyoruz? İyi bir
deneyim, bir içgörünün peşinden gider. O içgörü bazen basittir ama güçlüdür. Mesela:
“İnsanlar bir markaya değil, kendilerini iyi hissettiren ana bağlanır.” O hâlde tasarlayacağımız
deneyimin, bu hissi vermesi gerekir. Kreatif fikir de tam bu noktada doğar. İçgörü = yön. Ve
bu yön yoksa en şaşaalı prodüksiyon bile boşa gider.
Marka Kimliğini Hissederek Başla
Etkinlik tasarımına geçmeden önce markayı sloganından değil, derisinden tanıman gerekir. O
marka cesur mu, nostaljik mi, eğlenceli mi? Her marka başka bir duygu taşır. Mesela Adidas
ile yapılan bir deneyimsel etkinlik, bir koşu parkurunu gerçek bir meydan okuma alanına
çevirirken; Chanel, bir kokunun hikâyesini zamansız bir deneyime dönüştürmek isteyebilir.
Kreatif fikir, markanın sesiyle konuşmalı, DNA’sıyla örtüşmeli.
Tetikleyici Fikir, Anı Oluştur
Etkinliğin sonunda katılımcının aklında kalacak bir sahne, bir cümle, bir his tasarla. Çünkü
deneyim, sadece yaşanırken değil, anıldığında da çalışır. Kreatif fikir burada devreye girer:
“İnsanlar etkinlikte neyi cep telefonuyla kaydetmek ister?” “Ne paylaşılırsa başkaları da
katılmak ister?” “Bu deneyimi bir cümlede anlat desek ne olurdu?” İşte bu soruların cevabı, o
işin kreatif özüdür.
Tüm Duyulara Hitap Et
Bir marka sadece “görülmemeli”; duyulmalı, koklanmalı, dokunulmalı ve hissedilmeli.
Etkinliğin içinde bir ses tasarımı varsa o ses markayla örtüşmeli. Işık, dekor, kıyafet, iletişim
dili… Her detay, o büyük duyguyu desteklemeli. Mesela sürdürülebilirlik temalı bir markanın
deneyiminde, plastik bardak bile bütün hissi baltalayabilir. Bu yüzden detay, kreatifin
görünmeyen ama en güçlü parçasıdır.
Etkileşim Kurgusu “Sadece İzleme, Katıl”
Deneyimsel etkinliklerde en büyük fark, tüketicinin pasif izleyici değil, aktif katılımcı olmasıdır.
Onu içine çekmezsen, sadece bir sahne seyrettirmiş olursun. İyi bir fikir, şu soruya cevap
vermeli: “Katılımcı ne yapacak?”
Yazacak mı?
Koşacak mı?
Bir şeyi inşa mı edecek?
Seçim yapacak mı?
Bu eylem, deneyimi unutulmaz hale getirir.
Sosyal Medya Değil, Sosyal Hafıza
Etkinlik tasarlarken “Instagram’da iyi durur” düşüncesi artık yetmez. Asıl hedef, insanların o
anı anlatma isteği. O yüzden bir selfie alanı değil, paylaşmaya değer bir an yaratmalısın.
Çünkü bir deneyim, sosyal medya için değil; sosyal hafıza için tasarlanmalı.
Sonuç olarak
Deneyimsel etkinlik tasarlamak bir organizasyon değil, bir hikâye yazmaktır.
Her etkinlik, markanın sahneye çıktığı bir tiyatro gibidir. Ve o sahnede, izleyici değil, oyuncu
olan bir hedef kitlen varsa… İşte o zaman o deneyim kalpten kalbe yayılır.
Yani özetle:
İçgörüyü bul,
Markayı hisset,
Bir duygu yarat,
İnsanları dahil et.
İşte kreatif deneyim budur.
Ertan ŞENYUVA
Creative Director/Senior Copywriter