Yedifark Logo
Haklı Olmak Değil, Anlamak Kazandırır

Tasarım sektöründe henüz bir senelik bir kariyerim var. Ancak bu kısa sürede bile birçok kez karşılaştığım, bazen sinir bozucu, bazen ise tükenmişlik hissi yaratan bir durumdan bahsedeceğim. Tasarımdan, kompozisyondan ya da görsel hiyerarşiden pek anlamayan kişilerle çalışmak zorunda kalmak. Elbette herkes kendi markasını ya da kurumunu en iyi kendisinin bildiğini düşünebilir. Buna karşı çıkmam. Ama bazen gelen talepleri gördüğümde içimden “Bu mümkün değil ki…” demeden edemiyorum. Çünkü gerçekten imkânsız şeyler isteniyor. Mesela, bir afişte beş farklı logonun büyük görünmesini, yazıların da iri puntolarla yer almasını istiyorlar. Aynı zamanda da “ferah” bir tasarım bekliyorlar. Ya da illa ki kırmızı renk kullanılacak çünkü kırmızının dikkat çekici olduğunu bir yerden duymuşlar; ama tonun içeriğe ya da kurumsal kimliğe uygunluğu düşünülmüyor.

İlk İş: Anlamak

Mesleğe ilk başladığımda, “İlk iş, anlamak” cümlesi bana biraz ukalaca gelmişti. “Biz mi daha iyi biliyoruz, yoksa onlar mı?” diye sorgulamıştım. Ama zaman geçtikçe, işin bu kadar siyah-beyaz olmadığını fark ettim. Deneyim kazandıkça şunu gördüm: Müşteri bir şeyi neden ısrarla ister, neyin peşindedir, önce bunu anlamak gerek. Bir müşteri neden tasarımda her alanı doldurmak ister? Neden rengârenk, yoğun bir kompozisyonda ısrar eder? Aslında bu tercihler bazen estetikten değil, başka endişelerden doğar. Mesela görünür olma arzusu, değer görme ihtiyacı ya da yöneticisine karşı kendini ispat etme çabası… Tüm bunları fark ettikçe, direkt “Bu olmaz” demek yerine, önce soruyorum: “Neden böyle olsun istiyorsunuz?” Açıklıyorum, örnekler sunuyorum, gerektiğinde alternatifler üretiyorum. Böylece hem karşı tarafı kırmadan süreci yönetiyorum hem de sürece biraz daha iyi bir şekilde yönetiyorum. Çünkü biz sadece tasarımcı değiliz, aynı zamanda birer rehberiz. İnsanların bu alanda uzman olması gerekmiyor ama bizim anlatabilme becerisine sahip olmamız şart.

İletişimin Gücü:

Tasarım sürecinde başarının temelinde sağlam bir iletişim yatar. Ne yazık ki, bazen sadece teknik detaylara veya görsel tercihlere odaklanarak iletişimin önemini gözden kaçırabiliyoruz. Oysa müşterinin ihtiyaçlarını ve beklentilerini tam anlamak için karşılıklı açık ve samimi bir diyalog şart. Sadece istenenleri değil, bu isteklerin arkasındaki nedenleri dinlemek, tasarımın amacına ulaşmasını sağlar. İyi bir iletişim, yanlış anlaşılmaları ve gereksiz revizeleri minimuma indirir. Müşteri ile aynı dili konuşmak, onların dilinden anlamak, empati kurmak demektir. Böylece tasarımcı olarak sadece bir uygulayıcı değil, aynı zamanda bir çözüm ortağı olursunuz. Karşılıklı güven ve saygı ilişkisi kurulduğunda, süreç çok daha verimli ilerler. Bazen müşteriler teknik terimlerden veya tasarım jargonundan çekinebilirler; bu yüzden onları korkutmadan, karmaşık olmayan, sade bir dille anlatmak gerekir. İletişim sadece sözlü değil, görsel örnekler, eskizler veya referanslarla da desteklenmelidir. Bu yaklaşım, tasarım sürecini sadece bir görev değil, ortak bir yolculuk haline getirir.

 

Haklılık Değil, Ortaklık

Müşteri kendi işini en iyi bilen kişidir, ama tasarımın dili bizde. Bu dengenin kurulması, işi başarıya taşır. Bu anlayışla ilerlediğimde fark ettim ki, ortaya çıkan iş hem müşteri açısından tatmin edici oluyor hem de ben yaptığım işe içtenlikle sahip çıkabiliyorum. En güzel kısmı ise şu: Revizeler ciddi oranda azalıyor! Kutuplara sıkışmamak gerek. “Müşteri haklıdır” ya da “hiçbir şey bilmiyor” demek çözüm değil. Önemli olan, ne istendiğini değil, aslında neye ihtiyaç duyulduğunu görebilmek. Bu da ancak iletişim, sabır ve empati ile mümkün. Bugün dönüp baktığımda şunu net söyleyebiliyorum: En başarılı işlerim, çatışmadan değil, anlayıştan doğan süreçlerin ürünüdür.

 

Emircan ESKİCİ

Grafik Tasarımcı

Bizi Takip Et

  • Şenlikköy Mah. İmbat Sok. No:3/2
    Florya / İstanbul
  • +90 212 575 77 77
  • info@yedifark.com

Başvurular